Sizce toplumun düzelmesi için en önemli etken nedir?

Ümmügülsüm KARTAL



Sonra biri çıkıp dedi ki:
“İmdat!”
Neyin nesiydi şimdi bu. Biz sıcak evimizde bir elimizde kumanda bir elimizde kahve, dizimizde bilgisayar, cebimizde telefon, yanımızda sevdiklerimiz… Biraz tatlı sonrasında dondurmalı meyve salatası. Haa bir de biz yer sofrasında yiyoruz. Masa bizi bozar. Sol muydu sağ mıydı işte dizimizi kırarak otururuz. Sağ elimizle yeriz, suyu kıbleye çömelerek bir besmele ile içeriz. Öyle her önümüze geleni de izlemeyiz hani… Dindar aileyiz, bilindik kanallardaki dizileri asla kaçırmayız. Maç mı dedin? Âlâsı var yahu! Bizim evde Galatasaraylı olmayana yemek verilmez valla.
Ama biri “imdatt” mı dedi. Duymadım tam olarak…
Bizim çocuğun doğum günü var da “happy bi…” şarkısını söylüyorduk. Ahh ahhh annem bile, o yaşlı kadın bile öğrendi. Görseniz nasılda heyecanla söylüyor. Hele bizim çocuk mumları üflerken annem bir heyecanlandı, baktık tüm mumlar söndü. Ağladı tabi ki bebişim… Günah küçücük sabiyi ağlattık diye hemen mumları yaktık. Ama yedekte almıştım, pastanın üstündekileri çıkardım… Görseniz teyzeleri neler almışlar ona; barbi bebekler, uçan atlar, hello kediler… Aslında biz çocuğumuza orijinal olmayan oyuncaklar pek almayız ama hediye sonuçta.
Bir ses duydum sanki. Siz duydunuz mu?
“İmdattt!”
Dedikodu yapmam ben. Asla… Geçenlerde üst kattaki Emine Hanım’la kocası epey bir tartıştılar. Emine Hanım bana karışamazsın özgür bir kadınım felan diye bağırıyordu. Zavallı adam da hiç ses çıkarmadan onu dinliyordu. Emine Hanım’da haklı ama; sen hem çalış hem eve gel yemek, temizlik… Vallahi Nimet’lerin altın gününde çok konuştular çokkkk. Terbiyesizlik resmen. Sanane dimi başkasının özel hayatından. Bak ben konuşuyor muyum. Bu zamanda kimseye güvenilmez. Herkes arkandan kuyu kazmak için bekliyor.
Bu hafta merdivenleri yıkama sırası Mahmure Abla’daydı. Yaşlı kadın dedim yardım edeyim dedim. Etmez olaydım yahu. İnsan yardım edince biraz kadri kıymeti bilinir değil mi. Nerdeee… Geldi hortumu bizim evden taktı. Ne yani bizim para para değil mi. Çok mu zenginiz. Her seferinde aynını yapıyor ya sinir oluyorum. Geçenlerde kızı geldiğinde ellerinde bir sürü pahalı poşetler… hayırdır abla deyince de birkaç birşey canım diye hava atmasını biliyordu. Neyse insanlık bende kalsın dedim, ağzımı bile açmadım. Sevap sonuçta.
Uyudum bir güzel o akşam. Epey yorulmuşum. Yastıkları değiştirmek lazım. Boynumu ağrıtıyor. Yarına da pasta yapmam lazım. Kermes var ya orası için. Geçen Melihagil de yapmış ama o biçim kermesti. Resmen gösteriş için… Ayyy o kadar insan gelecek. Ne giysem ki acaba? Hımm belediye başkanın eşi de gelir mi acaba… Kadın şimdi kendini birşey zanneder. Havalanmasın da şöyle şık bir şeyler bulayım. Acaba onlar ıslak kekin bir dilimini kaça satmışlardı. Fazla mı yapsak az mı… Fazla yaparsak bence daha fazla yardıma ihtiyaçları varmış gibi olur. Neyse yaa hayır işi yapıyoruz biz. Hizmet bu… ( Fatiha, İhlas, Nas, Felak… 3’ er defa okunur üflenir)
Gece tüm zerafetiyle örterken vicdanımızı, bombalar hücum ediyor rüyalarımıza. Bilinçaltı mı diyorlar ne , haa tam da orada saklı tutuluyorlar. Her gece bir çocuk teslim ediyor o küçücük ellerini mermilerin pis kokularına; ruhunu Rabbine… Aslında o küçük yürekler hallerinden mutlu; kim mutlu olmaz Yaradan’ a bu kadar çabuk ulaşıp… Ama bir yanları hep kırgın işte. Çocuk deyip geçmeyin efendiler, onlar ümmet kelimesini bizim gibi ağızlarına sakız yapmıyorlar. O an’ ların bize ulaşan fotoğraf karelerinde gözlerinden anlamıyor muyuz - Allah aşkına! - nasıl yüreklerini kırdığımızı… Bazen öyle oluyor ki çocuğumuzun eli, gözü, başı bir yere çarpıyor; daha çocuk ağlamaya başlamadan ellerde ilkyardım çantaları, ninelerin dillerinde dualar, bazen o kadar abartanlar oluyor ki 122’ yi arayacaklar…
Nerden geldim ki Ya Rabb böyle bu konulara… Sınav çıkışı öyle her zaman ki mahmurluğumla eve doğru giderken, rastladım küçük Aziz’ e. Suriyeli daha iki yaşında, güzel mi güzel bir çocuk. İlk tanıştığımızda elimi uzatmıştım da epey uzun süre elime bakakalmıştı. Bu kadar mı uzaklaşmışız senden Rabbim. Bu kadar mı kör olmuş gözlerimiz… Sonraki denemelerimde hep elimde başka bir şeylerle yaklaşmıştım ona. Çikolata, araba… Aziz bugün bana güle güle dedi. Onunla karşılaştığımda bana güle güle dedi. Oysa merhaba demesi gerekiyordu değil mi. Ama o çocuklar bizden birşeyler öğrenmişlerdi ve daha o yaşta nasıl teşekkür edeceklerini biliyorlardı. Ya biz! Keyfe halıktan ileri gitmiyordu… İlk karşılaşmamızda bana elini vermeyen çocuk bugün kolları koparcasına el salladı arkamdan… Ummukulsummmm diye bağırdı mesela. Bende ona Azizeeee dedim. Kızmadı güldü. Öyle işte. Yanı başımızda silahların ninnilerinden kaçan çocuklar varken biz hala daha :
“Bir ses duydun mu?” sorularıyla güya ümmeti kurtarıyoruz.
“İmdattttttttt!”
Bu seste ne yahu. Dünden beri duyuyorum dememe kalmadan tahmin etmiştim ben ya. Bu çocuk yine televizyonu açık bırakmış.

“İmdat, imdat…”


“ eğer evimizde televizyon varsa sesini açalım.
kumandalarınızı verin ben açayım veya.
çünkü orada her gün bir çocuk bizden yardım istiyor.
bir günlüğüne “bugün ne giysem” i değil de, “bugün hangi çocuğun yüzünden bir tebessümü yüreğimize kazıyalım” ı tercih edelim.
hala daha kanal ismi istiyorsunuz.
o kolay efendim, hafifçe eğilin sol yanınıza, dinleyin orayı…”

Selamünaleyküm

Ümmügülsüm KARTAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder