Sizce toplumun düzelmesi için en önemli etken nedir?

Zehra HALİLOĞLU



          Trabzon ilimizin üç beş köyü diye nitelendirebileceğimiz bir bölgesinde yaşayan bir topluluk tarafından konuşulan Romeyka, son zamanlarda üzerinde yapılan birkaç araştırma sonucunda pek çok insanı hayrete düşürüyor ve bu araştırmaların sayısının artmasına neden oluyor. Bölgede yüzyıllardır konuşulan bu dilin, Cambridge Üniversitesi’nin yapmış olduğu bir araştırma sonucunda dünya üzerinde konuşulan tek Antik Yunanca lehçesi olduğu ortaya çıkarıldı. Pek çok insan Romeykanın Antik Yunanca ile oldukça fazla benzerlik göstermesinin nedenlerini ve bu dilin nasıl yüzyıllar boyunca kendini koruyarak günümüze kadar geldiğini merak etmekte.
          Cambridge Üniversitesi profesörlerinin Romeyka hakkındaki görüşü şöyle: “ Bugün Romeykayı konuşanlar ya doğrudan M.Ö 6.-7. yüzyıllarda Karadeniz sahillerinde yaşayan Antik Yunanların soyundan gelmiştir ya da antik çağlarda Yunan koloniciler tarafından Yunanca konuşmaya zorlanan göçmen bir kabilenin mensuplarıdır”(Connor 1).
          Romeyka  bölgede asırlarca gözardı edilemeyecek kadar fazla nüfus tarafından konuşulmuş fakat bu nüfus 1923 Yunan-Türk Mübadelesi’nden sonra önemli ölçüde azalmış. Müslüman oldukları için Türkiye’de kalmalarına izin verilen bu topluluğun
Hıristiyan olanları göç etmek zorunda kaldıkları Yunanistan’da kısa sürede Romeykayı unutup modern Yunancayı benimsemişler. Burada kalan kısmın çoğu ise Türkçenin resmi ve hakim dil olması, şehirlere yapılan göçlerdeki artış ve Romeykanın yazılı bir şeklinin olmaması gibi nedenlerden dolayı bu dili unutmuşlar ve yerine Türkçeyi benimsemişler. Günümüzde konuşma dili olarak sadece 60-90 yaş aralığındaki yaşlılar tarafından konuşulan Romeykayı gençler sadece yaşlılarla anlaşabilmek için öğreniyor ve muhtemelen bu dil yaşlılar bu dünyadan göçüp gittiğinde, onlarla ölüp tarih sahnesinden bir kez daha çekilecek. Romeykanın yazılı bir dil olmaması hem dilin unutulmasına neden olurken hem de şimdiye kadar yapılan çalışmaların bir sonuca ulaşamadan yarım kalmasına yol açıyor. Bugün konuşan sayısının beş bin kadar az olduğu Romeyka, dünyada en çok yok olma tehlikesi altında kabul edilen diller arasında.
        Cambridge Üniversitesi’nde Yunanca profesörü olan Ioanna Sitaridou, Romeykanın Antik Yunancayla aynı olan oldukça çok sayıda dilbilgisel özelliklere sahip olduğunu ve bu özelliklerin hiçbirine günümüzde konuşulan Yunan lehçelerinin hiçbirinde rastlanmadığını belirtmiştir(Connor 1). Günümüzde konuşulan modern Yunanca Antik Yunancadan çok farklı olup 7. ve 13. yüzyıllarda konuşulan Bizans yunancasından doğmuştur. Bu nedendendir ki; Romeykanın pek çok araştırmacının ilgisini çekmesinin sebeplerinden biri, bu dilin Yunancanın zaman içinde nasıl değişip geliştiği, gelişim evreleri, bu evrelerde ne tür değişiklikler geçirdiği gibi konulara açıklık getirebilecek tek kaynak olmasıdır. Bu açıklık sayesinde sadece modern dünyada konuşulan bir dilin tarihi gelişim haritası çıkarılmakla kalınmayacak aynı zamanda geçmişte konuşulan ve bugün ölü bir dil olarak nitelendirilen Antik Yunanca da bir dilbilgisi haritasına sahip olabilecek.
          Sokrates ve Platon gibi pek çok önemli filozof ve bilim insanlarının eserlerinde ve günlük hayatlarında kullandığı bir dil olan Antik Yunancanın günümüz modern dünyasında kendine bir yer bulması, bu önemli kişiliklerin eserlerine yeni boyutlar kazandırabileceği
ihtimalinden de bahsetmek gerektiği fikrindeyim. Romeyka sayesinde keşfedilecek Antik
Yunancanın bazı dil özellikleri ve birtakım deyimler, mecazlar vs. bu bilim ve felsefe tarihi
açısından çok önemli eserlere yeni yorumlar katılmasına, bunların tekrar incelenip farklı bulgular elde edinilmesine ve hatta olduğundan farklı anlaşılan bazı fikirlerin keşfedilmesine neden olabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
          Her ne kadar dünya dil haritasından silinmiş bir dilin Romeykayla birlikte tekrar dirildiği gerçeği herkesi heyecanlandırsa ve mutlu etse de bu dilin, gerekli koruyucu birtakım adımlar atılmadığı takdirde çok kısa bir süre içerisinde yeniden ölü bir dil kimliği kazanacağı apaçık bir gerçektir. Romeykayı korumak için yapılabilecek birkaç şeyden bir tanesi dilin yazılı bir şeklinin oluşturulmasıdır. Bu yazılı şekil sayesinde yeni nesillerin Romeykayı öğrenip bir sonraki nesillere aktarabilmesi mümkün olacak. Hatta şu anda oldukça zengin bir sözlü edebiyata sahip olan bu dil, yazılı şekle kavuştuğunda yazılı bir edebiyatla tanışacak ve belki de bu sayede ölümünün önüne geçilecek. Fakat bir başka yadsınamaz gerçek ise; yazılı bir şekle kavuşturulsa bile, eğitim ve iş nedenleriyle yoğun bir şekilde şehirlere göç eden yeni neslin Romeykayı sürdürebilmesinin çok zor olduğudur. Bu durumda hala kayıt altına alınmamış olan Romeykanın, en azından sunduğu bunca araştırma konusu ve bulguların
yararlanılamadan kaybolmasının önüne geçilmesi için bir an önce kayıt altına alınması gerekiyor. Bu konuda ülkemizde hemen hiçbir çalışmanın bulunmaması da oldukça üzücü ve umut kırıcı.
          Son yıllara kadar sessizliğini koruyan Romeyka, Antik Yunancayla benzerliğinin keşfedilmesi, dilbilimine sağladığı pek çok katkı ve kısa sürede öleceği gerçeği ile bizleri kendinden haberdar etti; fakat maalesef çok ciddi önlemler alınmadığı takdirde asırlardır Anadolu topraklarında varlığını sürdüren Romeyka çok kısa bir süre içerisinde yeniden ‘ölü dil’ kimliğine bürünecek. Umuyorum ki, asırlardır öksüz kalmış bu dil, dirildiği varsayıldığı şu sıralarda tekrar ölüme terk edilmez. TDK’dan Kürtçe sözlük çıkararak güzel bir adımın atıldığı şu günlerde, coğrafyamızın şaşırtıcı dili Romeyka için de birtakım koruyucu çalışmaların yapılmasını diliyorum.
Kaynak:      Connor, Steve. “Jason ve Arganoutlar: Antik Yunan Dilinin Yaşadığı Diyar.” The Independent, 3 Ocak 2011.

Cambridge Üniversitesi Araştırmasının youtube linki: http://www.youtube.com/watch?v=UcAYP4irSyQ


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder